Günümüzün eşi benzeri görülmemiş zorluklarıyla yüzleşirken sezgi, uyum, empati ve işbirliği gibi içsel değerleri besleyen dişil enerjimize her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var...
Eylem, cesaret ve ilerlemeden sorumlu bir güç olarak eril enerjinin mevcut yaşam mücadelemizde bize yardımcı olduğuna şüphe yok. Tabii dengede olduğu sürece... Nitekim içinde bulunduğumuz telaş, kaygı ve sürekli eylem hali, hem özümüzde hem de dünyada eril enerjinin giderek artmasına yol açmakta. Bu ise dişil enerjimizin eşdeğer oranda geri çekilmesine neden oluyor…
Dişil enerji genelde ‘kadınsılık’ ile ilişkilendirilse de yalnızca kadınlara özgü değildir. Aksine hepimiz, cinsiyetten ari olarak eril ve dişil enerjinin bize özgü dengesi içinde var oluruz. Sadece insanlar da değil, tüm evren bu iki güçten oluşur. Hem dişil hem de eril enerjiler karşılıklı olarak ortaya çıkar ve dengede oldukları sürece zahmetsizce ve uyumlu bir şekilde birlikte çalışırlar. Denge bozulduğunda ise benlikte ve doğada kaos başlar...
Bu yazımızı, dişil enerjimizi hatırlayıp hayatımıza dengeyi geri çağırabilmemiz için kaleme aldık. İlham olması dileğiyle…
Dişil enerji, tüm varlıkların sahip olduğu ve fakat yoğunluğu ve ifadesi kişiden kişiye değişebilen kutsal bir enerji türüdür. Yüzyıllar boyunca Shakti, Gaia, İlahi Dişil ve Yin gibi birçok farklı isimle anılan dişil enerji; aktif, kontrolcü ve agresif özelliklere sahip eril enerjiyi tamamlayan dingin, sezgisel ve besleyici güçtür.
Eril enerji güneş, ışık, hava ve gökyüzü ile ilişkilendirilirken dişil enerji ay, karanlık, su ve yeryüzü ile bağdaştırılır.
Aynı zamanda, dişil enerji yaşamın doğal akışını temsil eder. Doğum, büyüme, ölüm ve yeniden doğuş arasındaki ebedi dönüşümün simgesidir. Her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğunu ve kendine ait hayat döngüsü olduğunu kabul eder. Yaşamın yenilenebilmesi ve daha güzel olasılıkları kucaklayabilmesi için geçmişine veda etmesi gerektiğini bilir.
Eril gücün otoriter katılığı karşısında doğanın özgün ritimleriyle serbestçe akar. Yumuşaktır, besleyicidir ve ayakları yere basar. Evrenin seyrini kontrol etmeye çalışmaz ama kendi akışında içsel gücünün farkındadır. Kim olduğunu anlamanın karanlığıyla yüzleşmekten geçtiğini bilir. Ve her deneyimin özünde bir ders olduğuna inanır.
Amaca giden yolda sezgilerin rehberliğine ve içindeki yüce bilgeliğe güvenir. Yolculuğunda akış durup beklemesini gerektirdiğinde sabırla ve niyetle dinlenir, yenilenme vakti geldiğinde ise zarafet ve sevgiyle hareket eder. Topraklayıcı niteliği, neyi ne zaman besleyeceğini anlamasını ve sınırlarını korumasını sağlar.
Dişil enerji ilahi annedir, olması gerekene can verir ve yaratıcılıkla besler. O, “var olmanın” enerjisidir. Ve doğurup beslediğini eril enerji “yapmanın” gücüyle ilerletir. Ömrü dolduğunda varlığa şefkatle veda edip yeniliğe kucak açan yine dişil enerjidir...
Çünkü yapmayı başarmak için, önce olmanın değerini kavramalıyız…
Aktif, mantıklı ve yapıcı nitelikleriyle eril enerjinin bizi daha fazlası için çabalamaya, hedefleri başarmaya ve işleri halletmeye teşvik ettiği bir gerçek. Ve bunlar, günün çetrefilli koşulları altında oldukça faydalı nitelikler… Fakat sürekli ve sadece bu eylemsel enerjiyi beslersek sonuç muhtemelen erilin saldırganlığı ve baskınlığı altında ağır bir tükenmişlik hissi ve nihayetinde sağlığın ve geleceğe dair umudun azalması olacaktır.
Dişil enerji, eril enerjiyi tamamlayan güçtür; tıpkı gecenin gündüzü, kışın yazı ve Yin’in Yang’ı tamamlaması gibi... Evet, her birimiz bu iki karşıt gücü kendi eşsiz dengemizde barındırırız. Ama bütüncül ve sağlıklı kalabilmemiz adına bu dengeyi uyumda tutmayı öğrenmemiz gerekir.
Varlığımıza sakinliği ve durgunluğu davet eder. Hayatımızı yeniden kurabilmemiz için önce dinlenip güç toplamamızı öğütler. Ancak o zaman özümüzdeki yaratıcı bilgeyle bağlantı kurup hayatımızı yeniden niyet ettiğimiz şekilde inşa edebiliriz.
Dişil enerjinin yaşamsal döngüyle sinerjisi, olanı kabullenmemizi ve hayatın değişimsel akışına uyumlanabilmemizi kolaylaştırır. Tıpkı suyun yeni kabına uyum sağlaması gibi…
Elbette her şeye kolayca adapte olmamız beklenemez. Fakat dişil enerji sabırlıdır. Duyarlı, şefkatli ve destekleyicidir de... Olayların yarattığı hassas denklemlere, ihtiyaçlara ve hislere dair derin içgörüye sahiptir. İyileşmenin içte başladığını bilir ve yarattığı besleyici gücü, benliği ve benliğin değer verdiklerini koruması için sevgiyle eril enerjiye bağışlar.
Eril enerjinin bağımsızlığı karşısında, dişil enerji karşılıklı bağlantıya güvenir ve tüm yaşamı önemser. Zor zamanlarda çevremizle empati kurmamızı ve ihtiyacı olanlara yardım etmek için uyumlu bir şekilde işbirliği yapmamızı sağlayan, dişil enerjimizdir.
Dişil enerjimizi yeniden dengelediğimizde umut ve sevgiyle birleşebilir, daha güvenli ve sağlıklı bir gelecek inşa edebiliriz.
İçimizdeki dişil enerjiye bağlanmak, “olmanın” akışına yaklaşmakla ilgilidir. Bunun içinse yavaşlamamız ve sezgi, şefkat, üretkenlik gibi dişil nitelikleri somutlaştırmamız gerekir…
Dinginliği davet edelim: Eril enerjinin bizi sürekli daha fazlasını yapmaya iten dürtüsünü bir süre “sessize almak” adına kendimize sadece olma anları tanıyalım. Günün beş dakikası dahi olsa tüm dikkat dağıtıcı unsurlardan uzaklaşıp sessiz ve sakin bir ortamda neredeyse hiçbir şey yapmadan es vermemiz, ilahi dişilin lütfuna yaklaşmamıza yardımcı olur.
Sezgisel gücümüzü kabul edelim: Mantık yararlı fakat katıdır, kontrol edemediği durumlarda strese kapılıp düğümlenmesi kolaydır. Sezgi ise hayatın kontrol-dışı belirsizliklerine kolayca uyum sağlayıp esnek çözümler bulabilir.… İçe dönüp dişil tarafımıza dokunmak adına mümkün olduğunca her gün meditasyon yapabilir, dikkatli nefes araları verebilir ve hatta duygularımızı günlüğe kaydedebiliriz. Bu, olayları olduğu gibi görmemize, nerede durduğumuzu fark etmemize ve çözüme sezgilerimizle yaklaşmamıza destek olacaktır.
Doğayla buluşalım: Toprak Ana kuşkusuz hayatımızdaki en ilahi dişillerden biri... Ve onunla bağlantı kurmak, içimizdeki dişil enerjiyi uyandırabilecek en temel uygulamalardan... Ağaçların, çiçeklerin ve canlıların akış tarafından nasıl şekillendiğini duyularımızla deneyimlememiz, doğada gezinerek ‘topraklanmamız’, onun vahşi ve “olduğu gibi” güzelliğini kabul ederek içimizdeki ilahi dişili kusurları dahil her haliyle kucaklamamıza alan açar.
Duyularımızı kucaklayalım: Sezgisel gücümüz bedensel açıdan duyularımızla tezahür eder. Bize “hissetme” olanağı veren dokular, kokular, tatlar… tümü dişil enerjimize bağlanmamıza katkı sağlayan öğelerdir. Bunun için içimizden gelen öz bakımla kendimizi şımartabilir, lavanta, papatya ve gül gibi aromatik kokulara sahip buhurdan veya tütsülerden faydalanabilir, sevdiğimiz mum ışığıyla sakin müzikler dinleyebilir, lezzetli ve hafif bir yemekle tat duyumuzu canlandırabilir veya ruhumuza ve gözümüze iyi gelen alanlarda bulunabiliriz.
Daha ‘Yin’ beslenelim: Dişil enerji vücudumuzda da akıştadır ve erilin eylemleri için sahip olmamız gereken sıvı dokuları temsil eder. Bu dokuları beslemek için yağlı süt ürünleri, mevsimsel meyveleri, fasulye, filizler, balkabağı, tatlı patates, yeşillik salatası gibi sebzeleri tüketebiliriz. Şeker, alkol, kafein içeren gıdalar ve köri, zencefil gibi acı baharatlar Yang'ı artırır.
Akışımıza nazik ritüeller ekleyelim: Bu, meditasyondan doğada yürüyüşüne, nazik cilt bakımlarından bütünsel vücut terapilerine kadar her şey olabilir. Örneğin biz, dişil enerjimize dokunmak için günlük hayatımıza on dakikalık bir çay ritüeli eklemeyi seviyoruz. Denemek isterseniz gül, papatya, melisa ve kuşburnu gibi yumuşak çaylar kullanabilirsiniz.
Yavaş hareketlerle merkezlenelim: İlahi dişil tamamen yerinde durmaz, vakti geldiğinde harekete geçmeyi de bilir. Fakat bunu yaparken farkında ve sakindir. Dolayısıyla dişil enerjimizi uyandırmak adına hayatımıza yavaş hareketler eklememiz verimli olur. Biz bu konuda özellikle Yin Yoga’yı öneriyoruz. Bu, bedenimizin bağ dokularını hedef alan, dinginlik ve gevşemeyi geliştirmeye adanmış nazik bir yoga uygulamasıdır. Genellikle her seferinde birkaç dakika boyunca sakince yapılan duruşlardan oluşan bu rahatlatıcı egzersiz, varlığımızdaki Yin enerjisinin serbest akışını teşvik edecektir.
Yaratıcılığımızı ifade edelim: Dişil enerjimizi kucaklamak, içimizden ne geliyorsa, o anda doğal olarak ne hissediyorsak onu ifade etmekle ilgilidir. Bunun belirli bir biçimi, doğrusu ya da yanlışı yoktur. Bazen resim, müzik, bulmaca veya dans, bazen bir kendin yap projesi veya onarım çalışması, bazense yemek pişirmek veya bitkilerle çalışmak olabilir. Adını siz koyun!
Suyun akışına bırakalım: Dişil enerji su gibidir, akışın verdiği his yavaşlamamıza ve inceliğin güzelliğini kucaklamamıza yardımcı olur. Kendimizi gergin, sürekli bir devinim arzusunda hissettiğimizde ara verip suyla bağlantı kurmak dişil tarafımıza yaklaşmamızı sağlar. Sessiz bir duş alabilir veya daha derin bir bağlantı için Spaların banyo ritüellerini deneyimleyebiliriz. Böyle bir ritüelde gül, ylang-ylang gibi ilahi dişile dokunan esansiyel yağları ve bitki özlerini de kullanabiliriz.
Kristallere alan açalım: Kristaller milyonlarca yıldır Gaia’nın hem dişil hem eril enerjilerini bünyesinde toplamakta… Özellikle pembe kuvars, aytaşı, akik, selenit gibi değerli taşlar, hem içimizdeki feminen güce yaklaşmamıza hem de doğanın yüce bilgeliğiyle bir araya gelmemize imkan tanıyabilir. Bu taşları evimizin bir köşesine yerleştirerek ya da küçük bir kesede yanımızda taşıyarak kristallerin özgün titreşimleriyle dişil enerjimize dokunabiliriz.
Çakra dengemize önem verelim: Qi dediğimiz yaşam enerjisi, dişil ve eril niteliklerimizin birleşiminden oluşur. Bu enerjinin serbestçe akması içinse çakralarımızın dengede olması gerekir. Çakralarımızı rahatlatıp eril-dişil dengemizi düzenlemek adına akupunktur, reiki, watsu, ses ve marma terapileri gibi enerji şifalarından yararlanabiliriz.
Bağlantı kuralım: Dişil enerji olumlu erdemlerini verebildiği gibi almayı da bilir. Dolayısıyla hemfikir ve benzer duyguları paylaşan bireylerle bir araya gelmeyi sever.
Son olarak, şunu özet bir şekilde hatırlatalım; eril enerjimizle uyumlu biçimde dişil doğamızı kucakladığımızda var olmanın kıymetini daha iyi algılar, hayatın tamamen bizim kontrolümüzde olmadığını kabul eder ve değişimle beraber yeniden yaratıp inşa etme ve koruma gücümüzü içimizden besleriz.
Yedi çakra, varlığımızın enerji senfonisine özgünce hayat veren yedi enstrüman… Denge, canlılık ve...
Devamını OkuAyurveda, her birimizin parmak izi gibi eşsiz bir enerji dengesine sahip olduğunu savunan, bütünsel bir kadim...
Devamını OkuGençlik yıllarında güçlü bir ‘wellbeing’ duygusu...
Devamını Oku