Gençlik yıllarında güçlü bir ‘wellbeing’ duygusu geliştirmek, dönemin zorlayıcı koşullarına rağmen sağlıklı, dengeli ve öze sadık bir yaşam sürmenin en değerli anahtarlarından biridir.
Ergenlik çağı, hepimiz için yoğun bir fiziksel, zihinsel ve duygusal gelişim dönemidir. Öz keşif yolculuğumuz bu dönemde eşsiz bir ivme kazanır… Bir yandan bünyemizdeki değişimlere uyum sağlamaya çalışıp, diğer yandan toplumda yer edinmenin mücadelesini verirken geçmiş ve gelecek arasındaki çizgi bulanıklaşır. Bu ise “çocuk” ve “yetişkin” kimlikleri arasında sıkışmış hissetmemize ve andaki benliğimizi göremememize yol açabilir.
Günümüz şartlarında ise durum biraz daha hassas... Pandemi kısıtlarının, toplumsal kararsızlıkların ve doğal afetlerin etkileri derken gençlerimizin gelişimini etkileyen faktörler giderek artıyor. İşte bu yüzden well-being’in çok yönlü, koşulsuz ve zamansız bir konsept olduğunu bilmek ve öze uygun sağlıklı yaşam alışkanlıkları edinmek, özellikle bugünün dünyasında büyümeye çalışan gençlerimiz için daha büyük önem taşımakta.
Bu yazımızda, yetişkinliğe doğru büyüme yolculuğunu daha sağlıklı ve dengeli kılabilecek yaklaşımları paylaşıyoruz...
Öncelikle belirtelim ki, hayatın hangi evresinde olursak olalım iyi yaşamak istiyorsak fiziksel, zihinsel ve duygusal sağlığımızı bütüncül bir yaklaşımla ele almamız gerekir. Keza bu üç temel açı muazzam bir etkileşim içindedir; yani birini etkileyen kaçınılmaz olarak diğerlerini de şekillendirir. Dolayısıyla aşağıda paylaşacağımız öz bakım önerilerini gençlere yönelik bütünsel faydaları bakımından dikkate almamız değerlidir.
Dengeli Beslenme
Gençlik döneminde beslenmemiz okul programından ders dışı etkinliklere, kişisel ilişkilerden sosyal medya “kıyaslamalarına” kadar birçok etkene maruz kalır. Bu durum ise kimimizin mutluluğu sağlıksız gıdalarda aramasına ya da incecik olmak için yemeyi tamamen bırakmasına neden olabilir. Oysa beslenme sadece günü geçirmemizi sağlayan bir kaynak ya da bir ‘beden belirleme’ aracı değil. Aynı zamanda yaşam enerjimizin serbestçe akmasını destekleyen, böylece hücrelerimizin gelişmesine, zihnimizin verimli çalışmasına ve ruh halimizin merkezlenmesine alan açan bir dinamik…
İşte bu yüzden iç ve dış yargılardan mümkün olduğunca arınıp “bizim” için sağlıklı olan bir beslenme düzeni belirlememiz değerli. Bunun için de beslenme saatlerimizi dengelememiz ve öğünlerimize işlenmiş ve yağlı gıdalar yerine mevsimsel meyve ve sebzeleri, tam tahıl ve proteinleri eklememiz, şekerli ve gazlı içecekler yerine su, mineralli su ve bitki çaylarına ağırlık vermemiz faydalı olur. Bunu şimdiden alışkanlık haline getirmek, beslenme konusunda ömür boyu sürecek olumlu bir bakış açısı kazanmamıza yardımcı olacaktır.
Aktif Olma
Sınav stresi, kabul görme arzusu ve gelecek kaygısı derken ergenlik dönemi yoğun bir olumsuz duygu kümesi gibidir. Yönetilmediği takdirde bu duygular içsel dengemizi bozarak anksiyete, depresyon ve bağımlılık gibi daha ciddi sağlık sorunlarına davetiye çıkarır. Dolayısıyla dengeye yeniden yaklaşmak adına olumlu duygularımızı pekiştiren aktivitelere düzenli olarak yer vermeliyiz. Programımız çok yoğun olsa bile günde 15 dakikamızı yürüyüş veya koşuya ayırabilir, konfor alanımızda veya doğada yoga, aerobik yapabilir, yüzme ve bisiklete binme gibi özümüze hitap eden aktiviteler için yer açabiliriz. Bu sadece dolaşımlarımızı düzenleyip endorfin gibi “mutluluk” hormonlarının salgılanmasını desteklemez, aynı zamanda ana dönmemizi ve kendi fiziksel, duygusal ve zihinsel durumumuzu objektif bir şekilde gözlemlememizi de olanaklı kılar.
Ana Odaklanma
Gençlik yıllarında düşünce ve duygularımız basit ama neşeli çocukluk anıları ile sorumlu ama saygın bir yetişkin olma isteği arasında sıkışıp kalabilir. Ancak mevcutta kim olduğumuzu görmezden gelirsek, ne geçmiş kimliğimize şefkatle veda edebilir ne de gelecekteki kimliğimizi niyet ettiğimiz doğrultuda inşa edebiliriz. Çünkü andan uzaklaşmak, özden uzaklaşmakla paraleldir. Kim olduğumuzu, olmak istediğimizi ve olabileceğimizi anlamamızın ilk adımı şu andaki çevremize, duyularımıza ve hissiyatlarımıza dikkat etmektir. Böylece mevcut sorunları daha net görerek bunlara şu anda sahip olduğumuz çözüm potansiyeli ile sakince yanıt vermemiz daha mümkün olur.
Ana dönmek için yapabileceğimiz pek çok aktivite olsa da meditasyon, pranayama, günlük tutma gibi bilinçli farkındalık uygulamaları en faydalı olanlar arasında. Günde 10 dakika olsun içe dönüp bilinçli farkındalık pratiklerine zaman ayırmamız, geçmişin kırıntıları ve geleceğin belirsizliği yerine şimdiye odaklanmamıza yardımcı olur. Böylece özümüzle yeniden bağlantı kurup kendimizi tüm aydınlık ve karanlık yönlerimizle tanıyabilir, öz-eleştiri yerine öz-farkındalık geliştirebilir ve bakış açımızı olumsuzluklar yerine huzurlu ve umutlu şeylere yöneltebiliriz. Böylece benliğimizi dış etkenlerden ziyade kendi değerlerimize göre irdeleyebilir ve gerçekçi niyetlerle daha dengeli bir yetişkinliğe adım atabiliriz.
Kişisel Bakımla Tazelenme
Bünyevi değişimlerimizi yönetmeye ve çevresel beklentileri karşılamaya çalışmanın üzerine bir de çağın zorlu koşulları eklenince, gençlikte kendimize bakmanın daha da güçleştiğini hissedebiliriz. Kimi zaman öz bakımın bencillik olduğunu düşünmemiz bile olası. Fakat durum aslında bunun tam tersi… Keza burada saydığımız diğer yaklaşımlar da dahil öz bakımın her bir bileşeni daha sağlam, öze sadık ve güvenilir birer birey olmamızın değerli ve gerekli destekçileridir.
Kişisel bakım her birimiz için oldukça bireysel yolculuklar olmakla beraber, genel olarak akışa bir es verip bedenimizle bağlantı kurmayı, zihnimizi rahatlatmayı ve ruhumuzu olumlamayı içerir. Bu bazen evde cilt ve vücut bakımına zaman ayırmak, bazen de kendi alanımızda sessizce zaman geçirerek meditatif anlar yaratmak olabilir. Bazen tek başımıza ya da arkadaşlarımızla bir doğa yürüyüşü yapmak, bazen de ailemizle birlikte bir spa ve wellbeing merkezinde çok yönlü çeşitli terapileri deneyimlemek olabilir. Öz bakım hiç bitmeyen bir süreçtir ve hem şu anki bütünsel varlığımızı beslemek hem de çevremizle bağlantı duygumuzu geliştirmek için hayatımızın her aşamasında düzenli olarak akışımıza dahil etmek değerlidir.
Yaratıcılıkla Büyüme
Ergenlik döneminde zihnimiz ve duygularımız akademik öğretilerin sabitliği ile kişisel değişimin istikrarsızlığı arasında gidip gelmeye başlar. Dolayısıyla, kendimizi ifade etmek için derin bir arzu duysak da, kendimizi nasıl ifade edeceğimiz konusunda kararsız kalabiliriz. Böyle zamanlarda, televizyon izleyerek veya sosyal medyada gezinerek kendimizden kaçmak yerine, içimize bakmalı ve yaratıcı benliğimizle bağlantı kurmalıyız. Yarattığımız şeyin mükemmel olması veya başkaları tarafından beğenilmesi gerekmez, önemli olan kendimizi kendi tarzımızda ifade etmemizdir. Bunu nasıl yapacağımızı tam olarak bilmiyorsak, kendimize en çok hangi konuları sevdiğimizi veya şimdiye kadar bizi en çok ne tür faaliyetlerin canlı hissettirdiğini sorabiliriz. Örneğin müzikten hoşlanıyorsak, en sevdiğimiz enstrümanın ne olduğuna odaklanabilir ve onu çalmayı deneyebiliriz. Kitapları seviyorsak küçük hikayeler yazmayı deneyebiliriz. Özgün yemeklerden hoşlanıyorsak yeni tarifler yaratmayı deneyebiliriz. Bu aynı zamanda güçlü yönlerimizi keşfetmemizi ve olumlu gelişim için üzerine inşa etmeyi sürdürebileceğimiz güçlü bir temel oluşturmamızı sağlar.
Doğaya Kucak Açma
Modern bir çağda yaşıyoruz ve neredeyse her şey parmaklarımızın ucunda. Cep telefonumuzdan oyun oynayabiliyor, internetten her şeyi sipariş edebiliyor ve dilediğimiz her şeyi çevrimiçi kaynaklardan öğrenebiliyoruz. Ancak sürekli teknolojiyle iç içe olmak sadece dikkatimizi şimdiki andan uzaklaştırmakla kalmaz, aynı zamanda bağışıklığımızı zayıflatıp ruh halimizi olumsuz etkileyebilir.
Doğa ise farklı renkleri, hareketleri, sesleri ve kokuları ile şimdiki zamana odaklanmamıza yardımcı olarak zihnimize berraklık kazandırır. Strese bağlı kortizol seviyelerimizi düşürür ve şefkat ve bağlantı gibi olumlu hislerimizi pekiştirir. Ayrıca havaya saldığı fitonsitler sayesinde bağışıklığımızı da destekler. Dolayısıyla ister ormanda bir yürüyüş, ister arkadaşlarla bir piknik ya da sadece toprağa ayak basıp güneşin tadını çıkarmak olsun, doğayla bağlantı kurmamız daha topraklanmış ve merkezlenmiş hissetmemize ve sonuçta daha sağlıklı ve bağlantılı bir şekilde büyümemize katkı sağlar.
Sağlıklı İlişkiler Kurma
Hayatımızda değer verdiğimiz insanlara zaman ayırmak ve kendimizi bizi anlayan ve destekleyen kişilerle çevrelemek ruhsal ve fiziksel sağlığımız için çok faydalıdır. Nitekim özümüzle uyumlu bireylerle sosyal ilişkiler kurmamız, toplumsal düzeyde aidiyet duygusu geliştirmemize ve kendimizi rahatça ifade edebilmenin verdiği güvenle stresten uzaklaşmamıza yardımcı olur. Burada "özümüze uygun" ifadesini vurgulamalıyız, çünkü hepimiz benzersiz bir bireyselliğe sahibiz ve her ilişki bizim için uygun olmak zorunda da değil. İşte bu yüzden önce kendimizi olduğumuz gibi kabul edip sevmeyi öğrenmeye ihtiyacımız var. Ancak bu şekilde bize hitap etmeyen taleplere “hayır” deme bilinci geliştirebilir ve hangi ilişkilerin özümüze uygun olduğunu belirleyebiliriz. Ve nihayetinde, bizi gerçekte olduğumuz gibi kabul eden ve hem büyümemize yardımcı olabilecek hem de bizimle birlikte büyüyebilecek bireylerle sevgi dolu ilişkiler geliştirebiliriz.
Sonuç olarak, genç bireyler olarak sağlığımız fiziksel, zihinsel ve ruhsal olarak kendimize iyi bakmamızla doğrudan bağlantılıdır. Bunun için bünyemize uygun ritüellere zaman ayırmalı, manevi yönümüzü güçlendiren bilinçli uygulamaları hayatımıza katmalı ve özümüze uygun ilişkilerle benliğimizi desteklemeliyiz. Gerek cilt sorunları gibi fiziksel gerekse yoğun stres ve kaygı gibi duygusal değişimlerimiz karşısında ihtiyaç duyduğumuzda yardım istemeyi bilmeliyiz. Ve bitkin hissettiğimizde yoğun akışa bir es verebilmeliyiz…
Güven, sevgi ve denge içinde büyümeniz dileğiyle!
Yedi çakra, varlığımızın enerji senfonisine özgünce hayat veren yedi enstrüman… Denge, canlılık ve...
Devamını OkuAyurveda, her birimizin parmak izi gibi eşsiz bir enerji dengesine sahip olduğunu savunan, bütünsel bir kadim...
Devamını OkuHayat akışımızda birçok şey kontrolümüz dışında olsa...
Devamını Oku