Omurga bölgemizde, “Yaşam Nefesi” olarak da anılan, üçüncü bir nabız ritmimiz olduğunu biliyor muydunuz? Kraniosakral terapi, işte bu ritmin düzenli işleyişine destek olarak tüm bedensel sistemlerimize, zihin sağlığımıza ve enerji akışımıza faydalarıyla ruhsal wellbeing’imize katkı sağlayabilir.
Bugün, Dünya Omurga Günü. Bu anlamlı günde, hayatınızın bütün yükünü sırtlayıp hala dik durabilmenize, rahatça squat yapabilmenize ve kaliteli uyku uyumanıza yardımcı olan omurganızın sağlığını korumanıza faydalı bir terapiye değiniyoruz. Yani, kraniosakral terapiye...
Kafatasımızdan (kranial) kuyruk sokumumuza (sakrum) doğru alt alta dizili 33 omurdan oluşan omurgamız, aynı zamanda merkezi sinir sistemimizi, yani omuriliğimizi koruma görevini de üstlenir. Bu bakımdan beyin ve omurilik zarımız ile fasya dokumuzu bünyesinde barındıran kraniosakral sistemimiz ile ilişkisi su götürmez.
Kraniosakral terapi, boyun ağrıları ve duruş bozuklukları gibi omurga problemlerinin yanı sıra, yoğun migren, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) gibi rahatsızlıklarla mücadelemize de yardımcı olan, nazik bir alternatif tedavi yöntemi. Gelin bu yazımızda, kraniosakral terapiyi ve faydalarını daha yakından tanıyalım.
Kraniosakral Terapi (CST) ilk kez, bugün kraniyal osteopatinin büyükbabası sayılan William Sutherland tarafından 1800’lü yılların sonunda kafatası kemiklerinin hareket ettiğini ve tüm vücudu kapsayan ritmik bir sıvı eylemini keşfetmesiyle ortaya çıktı. Sutherland bu ritmik hareket bileşimine, “birincil solunum mekanizması” adını verdi. Daha sonra osteopati doktoru John E. Upledger, 1975 yılında gerçekleştirdiği bir operasyon sırasında sinir sistemi ve durada (beyin ve omurilik zarı), hastanın solunum ve kalp nabzından farklı bir hızda, ince bir ritmik hareket olduğunu fark etti. Bunun üzerine kraniosakral ritme dayanarak geliştirdiği CST hakkında farkındalık oluşturmak amacıyla, 1985 yılında Upledger Enstitüsü’nü kurdu.
CST, kraniosakral sistemimizdeki tıkanıklıkların serbest bırakılması amacıyla, kranial ritmimizi optimize ederek kendimizi iyileştirme gücümüzü yükseltmeye yönelik, invaziv olmayan bir terapi şeklinde ifade edebiliriz.
Kraniosakral ritmin tanımı ise biraz daha karmaşık… Beyin omurilik sıvısı, omurgamız ve sinir sistemimiz boyunca, bütün bu yapıyı saran fasya dokumuzla birlikte, bir gelgit dalgası gibi dakikada altı ile on kez dönecek şekilde ilerler. Bu akışı teşvik etmek amacıyla kafatasımız eş zamanlı olarak daralıp genişler, omurgamız da uzayıp kısalır.
İşte, kafatasımızdan pelvisimize kadar kemiklerin ritmik hareketiyle birlikte omurilik sıvısı akışının oluşturduğu, kalp atışımızın onda biri kadar nadir ve ince nabza, kraniosakral ritim deniyor. Ve bu ritim, doğduğumuzda ilk başlayan enerji dalgamız olduğundan “Yaşam Nefesi” şeklinde de isimlendiriliyor.
Tıpkı bir kardiyoloğun kardiyovasküler sistemimizi tedavi etmesi gibi kraniosakral terapist de kraniosakral ritmimizin nabzını inceler ve iyileştirir. Bunu yapmak için ise, beyin omurilik sıvısının dura mater de denen fasya dokumuzdan tutarlı bir şekilde akışına odaklanır.
Sorunlu bölgelerin tespiti için terapistinizle yapacağınız görüşmeden sonra dingin müzik ve loş aydınlatma eşliğinde kraniosakral sisteminiz üzerinde 5 gramdan hafif el ve parmak basınçları ile öncelikle kraniosakral nabzınız tespit edilir. Terapistiniz akışta bir değişiklik fark ettiğinde, hafif dokunuşlarla akışın yönünü takip eder, sıvılara dikkatlice bastırır ve ritim düzelene kadar terapiyi sürdürür.
Bağışıklık gücünüzü artırır: CST, kraniosakral ritminizin düzgün şekilde işleyişini sağlamayı hedef alan bir uygulama. Bu ritim düzgün çalıştığında hormonlar, nörotransmiterler ve bağışıklık hücreleriniz tüm bedeninizde dolaşır, beyniniz ve sinir sisteminiz gereği gibi beslenerek optimal şekilde çalışır. Bu da kendinizi iyileştirme hızınızı ideal seviyeye ulaştırır.
Dolaşımlarınızı dengeler: CST, kas dokusuna baskı yapmadan, çok hafif dokunuşlar ile miyofasyal dokudaki akışı takip ettiğinden, kan ve lenfatik dolaşımınızın akışını da dengeye sokmaya yardımcı olur.
Ağrılarınızı hafifletir: Kraniosakral ritmin akut yaralanma, duruş bozuklukları gibi nedenlerle kaybolması sonucunda, merkezi sinir sisteminizde migren de dahil çok yoğun ağrılara maruz kalırsınız. CST ise bu ritmi geri getirerek yaşadığınız ağrıları azaltmaya destek olur. 2008 yılında BMC Complementary Medicine and Therapies’de yayınlanan bir çalışma, düzenli uygulandığında bu terapinin ilaç tedavisi olmaksızın migren ataklarını hafifletebileceğini belirtir.
Diş sağlığınıza destek olur: Çene hizalaması gerektiren ortodontik tedaviniz sırasında ve sonrasında kafatası kemikleri ve kaslarınız rahatsız olabilir. Düzenli CST uygulaması ise bu kasların gevşemesine ve çenenizin ağrısız şekilde hizalanmasına katkı sağlar.
Yaşam enerjinizi (Qi) serbest bırakır: Kadim Hint ve Çin felsefelerine göre, başınızın en yüksek bölgesinden (Taç/Sahasrara Çakra) omurganızın bitimine kadar (Kök/Muladhara Çakra) uzanan çakralarınız açık olduğunda, Qi akışınız da dengeli olur. Bu açıdan neredeyse her çakranızın, kraniosakral sisteminizle ve ‘yaşam nefesi’ ritminizle bağlantısı yüksek. CST ile bu ritmi geri kazandığınızda, çakra frekanslarınız açılır ve yaşam enerjiniz serbest akışına kavuşur.
Duygusal sağlığınızı geliştirir: Genetik mirasla edindikleriniz de dahil geçmişinize ait tüm duygusal ve fiziksel travmalar, miyofasyal dokunuzda saklanır ve tedavi edilmediğinde hem depresyon, anksiyete, odaklanma sorunu gibi rahatsızlıklara hem de kronik fiziksel gerginliklere neden olur. CST ise bu gerilimi serbest bırakmaya yardımcı olarak bedeninizde sıkışmış duygusal acılardan kurtulmanızı sağlar.
Farkındalık seviyenizi yükseltir: Kraniosakral ritim, fiziksel bir döngünün ötesinde, sinir sisteminizin yarattığı incelikli bir zekâ ve bilinç dalgasıdır. Bu bakımdan bedeniniz, bu ritmin nasıl tekrar düzene gireceğini içsel olarak bilir ve terapisti yönlendirir. Bu bilinç dalgasının yeniden düzene oturması sonucu, terapinin rahatlatıcı, meditatif yaklaşımının da desteğiyle, bilinçli farkındalık düzeyine erişmeniz kolaylaşır.
Upledger Enstitüsü’ne göre omurga ağrıları ve duruş bozuklukları, merkezi sinir sistemi hastalıkları, migren, stres ve TSSB, kronik yorgunluk gibi sorunların yanı sıra Alzheimer, beyin hasarları, çocuklarda otizm, fibromiyalji, felç ve benzeri hastalıklar da CST ile tedavi edilebiliyor.
Günümüzde fizyoterapist, osteopat ve kayropraktörlere ek olarak, uzman masaj terapistleri de CST uygulayabilmekte. Fakat, bu terapiyi gerekli eğitimler üzerine lisans almış ve tecrübe sahibi uygulayıcılardan almanız değerli.
Ayrıca diğer terapiler gibi düzenli tekrarla alındığında daha somut ve hissedilir sonuçlara erişilebilir. O yüzden, doktorunuzun da onayı ile en azından öncelikle üç ile beş seans deneyimleyip görmenizde fayda var.
CST’nin uygulama tekniklerinin hafifliği dikkate alındığında, yan etkileri ve riskleri en düşük terapilerden olduğunu söyleyebiliriz. Öyle ki nazik yaklaşımı ile hamileler için bile çoğunlukla risksiz sayılan bir uygulama. İşin diğer bir güzel yanı ise, isterseniz tek başına isterseniz de diğer alternatif tedavi yöntemleriyle birlikte faydalanabilecek olmanız. Fakat kraniosakral terapinin ciddi hastalıklar için bir tedaviden çok, önleyici bir terapi olduğunu da unutmamak gerekir. Dolayısıyla bilimsel çalışmalar fibromiyalji, çene sağlığı, migren, çocuk otizmi gibi sorunlarda katkısını ortaya koysa da, her kronik rahatsızlıkta kesin faydalar sunacağını iddia etmek zor.
Ayrıca uzmanlar, aşağıdaki durumlardan birini yaşadıysanız doktorunuzdan kesin onay almadan kraniosakral terapi almanızı önermez:
Bugün, alternatif tıbbın en hızlı büyüyen uygulamalı tedavi yöntemlerinden biri olarak kabul edilen kraniosakral terapi, kolay ve güvenli olduğu kadar etkin sonuçlar verebilmesi açısından da sıkça tercih edilen bir teknik. Ve özellikle masa başında geçen saatleriniz artmaya başladıysa veya bir migren krizi “geliyorum” diyorsa ya da size iyi gelmeyen herhangi bir fiziksel, duygusal & zihinsel hal yaşıyorsanız, denemenize değer olabilir.
Bu terapinin yanı sıra, doğrudan fasyanıza odaklanan ve kas sisteminizi rahatlatan miyofasyal serbest bırakma terapisini de keşfetmek isterseniz, “Miyofasyal Serbest Bırakma Terapisi Nedir?” yazımıza göz atabilirsiniz.
Suyun yatıştırıcı gücünün, doğanın dinginleştirici...
Devamını OkuHayatımız bir tuval gibidir; fırçanın her darbesi...
Devamını OkuBeden, zihin, ruh... Kendimizin sağlıklı, dengeli ve...
Devamını Oku