Kış gündönümü, yani en kısa günün en uzun geceyle kucaklaştığı an… Kozmik kışın başlangıcı olan bu dönem, yılın en sessiz ve huzurlu enerjisini özümüzle bir araya getirerek bize kutsal içkinliğimize çekilmeyi öğütler.
Yiten sonbahar rüzgarlarıyla geçmişin kalıntıları yerini tertemiz bir palete bırakırken yaşama göz kırpan güneş, bize dileğimizce renklendirebileceğimiz, umut ve tazelik dolu bir yılın müjdesini verir.
Bu yıl Kış Gündönümü, Kuzey Yarımküre’de 21 Aralık günü, Doğu Standart saatiyle (EST) 16:48’de ve Orta Avrupa saatiyle (CET) 10:48’de gerçekleşiyor. Astronomik takvimde kışın ilk gününe işaret eden bu dönem, belki bazılarımız için yalnızca daha soğuk ve kasvetli günlerin habercisinden ibaret. Fakat durum aslında bunun tam tersi… En uzun geceyi ve en karanlık günü deneyimlediğimiz bu günden sonra, geceler kısalıp günler aydınlanırken doğa ana yavaşça kozasından çıkacak. Ve ruhumuz evrenin dönüşümsel gücüyle rezone olurken dünya yeni bir canlılığa hazırlanacak. İşte bu yüzden bugün, antik dönemlerden bu yana karanlığın sakin enerjisini içsel ışığımızla özümsediğimiz ve doğayla bütünleşen ruhumuzun yeniden uyanışını kutladığımız gün...
Kış gündönümünün kutsal enerjisi ile özümüz arasında nasıl bağlantı kurabileceğimizi sizin için kaleme aldık. Gelin, yeni yıla girerken Güneş’in doğum gününü birlikte kutlayalım.
Dünya kendi ekseni üzerinde eğik döndüğünden Güneş’in enerjisini alma açısı yıl boyunca yükselip alçalır. Kış gündönümü, kuzey yarımküre için Güneş’in ufuktaki en alçak noktasına vardığı zamanda gerçekleşir. 20-23 Aralık tarihleri arasında meydana gelen bu olayda Kuzey Kutbu yılın en kısa ve karanlık gününü deneyimlerken, Güney Kutbu yılın en uzun ve aydınlık gününü yaşar. Bu nedenle bu gün, kuzey yarımkürede kış mevsiminin, güney yarımküredeyse yaz mevsiminin astronomik başlangıcı sayılır. Sonrasında ise kuzeyde yaza ve güneyde kışa doğru mevsim değişimi hayata geçer.
Kış gündönümünde Güneş, güneye doğru dönüşünü durdurup ‘hareketsiz’ bir görünüme bürünür. Gündönümü ifadesi de adını bu güçlü olgudan alır: Latince “güneşin hareketsiz durması” anlamına gelen “solstitium” teriminden… Ardından yönünü tersine, yani kuzeye çevirip yeniden dönmeye başlar.
Kış gündönümü yılın çok net bir zamanında, Güneş’in tam olarak Oğlak Dönencesi’ne hizalandığı anda gerçekleşir. 2022 yılında bu an, 21 Aralık günü, Eşgüdümlü Evrensel Zaman’a (UTC) göre 21:48 (Türkiye’de 00:48) saatine denk geliyor.
Karanlığın Gerçekliğini Hatırlatır
En uzun ve karanlık geceyi yaşadığımız kış gündönümü, bizi yılın en dingin ve içkin enerjisiyle sarmalar. Güneş altında yankılanan sesler yerini kışın huzurlu sükutuna bırakırken kendimizle baş başa kalmamıza ve özümüzle bağlantı kurmamıza alan açar. Geçmişimizden sırtlanıp derinlere attığımız her şey, bu engin loşlukta açığa çıkar ve bizi kendi gölgelerimizle yüzleşmeye davet eder.
Ve Brené Brown’un dediği gibi, “Ancak karanlığı keşfedecek kadar cesur olursak, ışığımızın sonsuz gücüne kavuşabiliriz.”
Nasıl ki kış yazın, gece gündüzün ve Yin Yang’ın ayrılmaz parçasıysa, karanlık da varlığımızın bir gerçeği. Evet, ışıkta her şey neşeli, parlak ve mükemmel görünebilir. Ama aslında hiçbir şey kusursuz değil… Sessiz karanlık belki de bu yüzden güzel, kusurların özgünlüğünü vurgulaması, gerçek güzelliği olduğu gibi ifşa etmesiyle. Tıpkı içsel ışığımızın benliğimizin eterinde ışıldaması gibi… En iyi böyle bir dinginlikte içimize dönebilir ve özümüzün benzersiz gerçekliğine ayna tutabiliriz.
Olumlu hissiyatlarımız varlığımızdaki aydınlığı temsil ediyorsa, olumsuz duygularımız da içimizdeki karanlığı sembolize eder. Ruhumuzda yer edinen bu hisler, ister olumlu, ister olumsuz olsun, bizi bugün biz yapan öğeler... Unutmak ve saklanmaksa kendi gücümüzü inkâr etmekle eşdeğer.
Kış gündönümü, karanlığımızla yüzleşmemiz için bize ihtiyaç duyduğumuz bu ilham ve cesareti verir. Göz ardı ettiğimiz geçmiş düşünceleri, duyguları ve deneyimleri olduğu gibi kabullenip yeni dönemimizde yerlerine oturmasına imkân tanır. Belki bazısı varlığımızdaki amacını tamamladı ve benliğimizle vedalaşmaya hazır, bazısı da onu özümüze uyan yeni bir şekle dönüştürmemizi bekliyor.
Kendimizi aydınlık ve karanlığımızla, olduğumuz gibi görmeyi başarabilirsek, içimizdeki kutsal bilge yeniden uyanıp amaçlarımıza giden yolda yaratıcı potansiyelimizle bize ışık tutabilir…
Yenilenmek İçin Geri Çekilmenin Değerini Vurgular
Güneşin adeta hareketsiz kaldığı kış gündönümü, yaşamın en derin mabedine çekildiği son vakittir. Bu günden sonra Güneş yönünü değiştirip kuzeye doğru yükselecek ve günlerimizi giderek daha çok aydınlatacak. Doğa yavaşça, nazikçe derin uykusundan uyanacak ve nihayetinde yaşam, taptaze bir suretle yeniden ortaya çıkacak.
İşte kış gündönümünün doğayla bu benzersiz sinerjisi, tazelenmemiz için geri çekilmemizin değerini vurgulamakta…
Tabiatın yeni yaşama can vermesi için, tenha bir durgunluğa ihtiyacı olur. Önce bu zamana kadar sevgiyle büyüttüğü yapraklarına, çiçeklerine veda etmeli. Ve silkinip tuvalini temizlediğinde, yeni yaşamı beslemek için biraz daha uyumalı. Keza biz de… Dünümüzün artık bizi tanımlamayan kalıntılarından arınmak için önce kendimize şefkat gösterip bir süre dinlenmeli ve güç toplamalıyız. Işığın bize dönüşüyle ruhumuza doğacak yaratıcı enerjiyi, ancak bu şekilde özümseyebiliriz. Ve görkemli Güneş’in bile yönünü değiştirip kuzeye dönebildiği gibi, özümüzdeki dönüştürücü bilgeyle bağlantı kurup, hayatımızı niyet ettiğimiz doğrultuya çevirebiliriz.
Kış gündönümü, ruhumuzdaki aydın bilgeyle sakince kavuşmamız ve içimizde parıldayan yeni yaşamla tanışmamız için bize ilham olabilir…
Tarih boyunca, dünyanın dört bir yanındaki kültürler “güneşin yeniden doğduğu” gün olan kış gündönümünü kutlamak için festivaller ve ritüeller düzenlemekte…
Saturnalia, tarım ve zaman tanrısı Satürn’e adanan bir haftalık bir Roma festivaliydi. Bugün halen sürdürülen Pagan geleneği Yule’de, güneşin yeryüzündeki sembolü ateşte yakılan Yule kütüğüyle birlikte törenler ve ritüeller eşliğinde ışığın gelişi kutlanıyor. İranlılar, Shab-e Yalda’ gecesinde arkadaş ve aileleriyle şiirler okuyup hayır işleri yaparken, Çinliler Dong Zhi festivalinde aileleriyle birlikte geçmiş yıla veda edip gelecek yıl için iyi dileklerini paylaşıyor. Ve Avrupa’da birçok insan, tarihi M.Ö. 3500’lere uzanan ve güneş ışınlarını taşlar arasından kusursuzca yansıtan Stonehenge’e akın ediyor.
Biz de doğal dünya ile bağımızı ve hayatımıza geri dönmekte olan ışığı, özümüze uyan şekilde kutlayabiliriz. Bu amaçla aşağıda, faydalanabileceğiniz bazı ritüelleri paylaşıyoruz:
Yeni Yıla Temiz Bir Sayfa Açalım
Bu kış gündönümünde, tıpkı tabiatın eski yaşamı yüzeyinden savurması gibi, biz de kendi alanımızı temizleyip arındırabiliriz.
Sevdiğimiz sakinleştirici müzikler eşliğinde evimizin eski ve yorgun enerjiyi hapseden köşelerini temizleyelim. Hayatımızda ömrünü dolduran, artık bize “ışık vermeyen” her şeyi bağışlamak üzere bir kenara ayırıp onlara şükranla veda edelim. Evimizdeki fazlalıklardan kurtulmamız, hem alanımızda hem de içimizde pozitif enerjinin akmasına alan açacak. Bu akışı yükseltmek adına adaçayı ve lavanta gibi özümüzle rezone olan tütsüler de yakabiliriz. Niyetlerimiz eşliğinde tütsülerimizin kötü enerjiyi yok ettiğini imgeleyelim. Ve ardından bir pencere açıp tüm olumsuzlukların uçup gitmesine metaforik olarak tanıklık edelim.
Suyun Tazeleyici Gücüyle Bütünleşelim
Japonlar kış gündönümünü kutladığı Toji festivalinde sağlığı teşvik etmek için yuzu meyvesiyle ılık banyo ritüelleri gerçekleştirir. Hawaii’de de, Hiu Wai temizliği olarak bilinen geleneksel banyo ritüelleri yapılır.
Biz de bu geleneklerden ilham alıp, rahatlatıcı ve arındırıcı bir banyo ritüeli deneyimleyebiliriz. Güneşin enerjisini sembolize eden narenciye yağlarını, öz sevgimizi pekiştiren gül yapraklarını, kendimizi hafif hissettirecek diğer bitkileri suyumuza ekleyerek bir kış gündönümü banyosu hazırlayabiliriz. Ve geleneksel ritüellerden olumsuzlukların suya bırakılması misali, biz de stres ve endişelerimizi suyla beraber uğurlayabiliriz.
Kış gündönümünün kutsallığını onurlandırmak için daha bütünsel ve dönüştürücü bir banyo ritüeli dilerseniz, Spa alanında bir ‘Temazcal’ ritüeli deneyimlemeyi de düşünebilirsiniz.
Geçmişe Uygun Bir Veda Edelim
Geçmişimizin kalıntılarından kurtulabilmemiz için, onlara uygun şekilde veda etmemiz gerekir. Aksi halde içimizde biriken kırgınlık, pişmanlık ve özlemler, ruhumuzda kalıcı izler bırakabilir. Artık bizi tanımlamayan, dünümüze ait parçalarımızı en karanlık günde bırakıp aydınlığa daha bir umutla, sevgiyle bakmak adına, tek başımıza veya sevdiklerimizle bir yas çemberi oluşturabiliriz. Çemberimizi güneşin yeryüzündeki sembolü ateşle canlandırabilir ya da geçmişimizi temsil eden unsurlarla çevreleyebiliriz. Geçmiş yılda neler olduğunu, bunların benliğimize etkilerini ve onların yeni hayatımızdaki yerini düşünelim. Ve artık bize ait olmayan parçalarına, varlığımıza kattıkları için minnettarlığımızı sunup veda edelim. Bunun için dilersek bir rehber eşliğinde meditasyona oturabilir ve yasımızı dışa vurup kabullenmek için duygularımızı kaleme alabiliriz.
İçimizdeki Işığı Kutlayalım
Kış gündönümünde tüm toplumlar, yeniden doğan güneşin getireceği yeni yaşamı ve içsel ışığımızın doğayla bağlantısını kutlar. Biz de bu kutlamalardan esinlenerek, alanımızda mumlar yakabilir ya da geleceğimize adalı eşyaları içeren bir sunak hazırlayıp mumlarla sarmalayabiliriz. Şömineniz varsa ya da dışarıda bir ateş çemberi oluşturabiliyorsanız sunağınızı bu şekilde de yaratabilirsiniz.
Geçmişe veda ettikten sonra geleceği sevgiyle karşılamak için mumlarımızı yakıp, evrenin sessiz frekanslarıyla titreyen alevlerin küçük dünyamızı nasıl aydınlattığını izleyelim. Meditasyona oturup güneşin bize dönmekte olan aydın enerjisinin başımızdan tüm benliğimize aktığını imgeleyelim. Dinen hayatın kozasından çıkıp canlanması gibi, içsel ışığımızın uyandığını ve tüm benliğimize şefkatle yayıldığını hissedelim. Güneşin yavaşça bize geri döneceğinin farkındalığıyla gelecek yıl için umutlarımıza ve niyetlerimize odaklanalım.
Doğayla Bağlantımızı Hissedelim
Kış gündönümü, tüm evreni etkileyen, güçlü bir olay. Nerede olursak olalım, neye inanırsak inanalım bu olayı tüm canlılarla birlikte ve aynı anda deneyimliyoruz.
Bu bilinçle dilersek kendi alanımızda, dilersek toprak ananın durgun çıplaklığında yürüyebilir ya da meditasyona oturabiliriz. Bunu yaparken mevsimlerin, Ay’ın, çevremizi sarmalayan tüm enerjinin Güneş’le ve evrenle ilişkisini düşünelim. Doğa ananın her mevsimde tüm oluşum ve yok oluşlarını şefkatle kabullenmesi gibi, biz de varlığımızın tüm açılarını sevgiyle kabul edip ruhumuzun yenilenmesine fırsat tanıyalım. İçsel benliğimizin doğal yaşam gibi her daim hayatta ve bizimle olduğunu hatırlayalım. Ve bizimle aynı anda, aynı hissiyatlara sahip canlılarla birleştiğimizi imgeleyelim. Bize dönen ışığa, güney yarımküredeki insanların veda ettiğini hatırlayıp bu koşulsuz paylaşım için şükran sunalım.
Yeni Yıla Yeni Niyetlerle Hazırlanalım
Kış gündönümünün ertesi günü, güneş yeniden doğup bize geri dönerken günler yavaş yavaş uzamaya ve daha parlak olmaya başlar. Feng Shui’de ışığın pozitif enerjinin vücut bulmuş hali olduğuna inanılır. Gerçekten de günlerimiz uzadıkça, yaşamın getireceklerine dair umudumuz daha da netleşir.
Karanlığın dinginliğini özümsedikten sonra güneşin getireceği pozitif enerjinin teşvikiyle, önümüzdeki yıl için niyet ve dileklerimizi düşünebiliriz. İçsel ve sosyal dünyamızda nasıl büyümek istediğimizi, ne yönde ‘dönüşmeyi’ dilediğimizi kaleme alalım. Ertesi gün, günün ilk ışıklarına uyanıp aydınlığın taşıdığı mutlulukla ruhumuzun olumlandığını hissedelim ve niyetlerimizi güneşin yüzümüze yansıyan sıcağında tekrar edelim.
Kış gündönümü, gezegenimiz daha fazla gün ışığına doğru ilk yavaş dönüşü deneyimlerken, geçmişi onurlandırır ve yeni yaşam umudunun dünyamıza dönüşünü kutlar. Biz de, yılımızın ışıktan son kez bu kadar uzak kaldığı bu günde, karanlığın cesaretlendirici, içkin gücünü karşılayalım. Yenilenmenin değerli bir açısı olan geri çekilme ihtiyacını bize öğreten günün bilgeliği için minnettar olalım. Ve daha aydınlık günlere kucak açarken dinlenip, özümüzün yaratıcı dönüşümüne yer açalım.
İçsel ışığınızın güneş gibi parlaması ve niyetlerinizin hayat bulması dileğiyle…
Yedi çakra, varlığımızın enerji senfonisine özgünce hayat veren yedi enstrüman… Denge, canlılık ve...
Devamını OkuAyurveda, her birimizin parmak izi gibi eşsiz bir enerji dengesine sahip olduğunu savunan, bütünsel bir kadim...
Devamını OkuGençlik yıllarında güçlü bir ‘wellbeing’ duygusu...
Devamını Oku