Spa & Wellbeing

Belirsizlikle Nasıl Başa Çıkabiliriz?

20.03.2023

Hayat akışımızda birçok şey kontrolümüz dışında olsa da, geleceğin belirsizlikleriyle başa çıkmanın anahtarı içsel gücümüzde saklı… Belirsizlik ve değişimlerle dolu bir dünyada yaşarken, geleceğin ne getireceği konusunda endişe ve strese kapılmamız oldukça kolay…

Ancak hayatımızı sürekli olarak bu duyguların etkisine teslim ederek, bilinmezliğin girdabında fiziksel, zihinsel ve duygusal olarak tükenmeye açık hale geliriz. Aslında belirsizliğin korkusuyla içsel gücümüzden uzaklaşmak yerine, farkındalıkla anı kucaklayıp önümüzdeki yolculuğa güvenerek temkinli yaşamayı öğrenmemiz ne harika olur…

Belirsizliğin Hayatımızdaki Yeri

Belirsizlik, yaşamın doğasında vardır... Varoluşun gerçekliği her şeyin her an değiştiğinde ve hiçbir şeyin kesin olmadığında yatar. Sonraki yılın, ayın, günün, hatta dakikanın ne getireceğinin öngörülmezliğinde… Gelecek, belirsizliğin akışımızdaki kaçınılmaz timsalidir.

Einstein’ın da belirttiği gibi: “Bu hayatta emin olabileceğimiz tek şey, hiçbir şeyden emin olamayacağımızdır.”

Öte yandan kesinlik ve güvenlik arzusu içimize derinden işlemiş hissiyatlar. Zira tıpkı atalarımız gibi biz de kendimize ve sevdiklerimize iyi bir yaşam sağlamak için istikrara ihtiyaç duyar, geleceğimizden emin olmak isteriz. Ve bu oldukça normal… Neticede zihnimiz tehditleri algılamak ve bunlara yanıt vermek adına netliğe gereksinim duyar. Bu açıdan belirsizliği bir nevi ‘düşman’ olarak görmesi anlaşılabilirdir. Fakat sorun, belirsizliğe takılıp kaldığımız noktada başlar... 

Keza bu durumda, zihnimizdeki en kötü senaryolara inanmamız ve bunları sanki gerçek hayatta oluyormuş gibi içselleştirmemiz muhtemeldir. Anı ve anda sahip olduğumuz yaratıcı potansiyeli göremez hale gelir ve kendimizden şüphe duyarız. Bu güvensizlik duygusu bizi dışarıdan onay aramaya, her şeyi defalarca kontrol etmeye ve risklerden kaçınmak için kararlarımızı/eylemlerimizi ertelemeye yönlendirir. Kendimizi görmezden gelmemize yol açarak bütünsel sağlığımızın bozulmasına davetiye çıkarır. Sonuçta, olumsuz etki - tepkilerden oluşan kısır bir mental döngüye kapılır ve gerçekten tehdit edici bir durumla karşılaştığımızda, “mücadelemize” 1-0 mağlup başlıyormuş gibi hissederiz.


Belirsizlikle Baş Etmeyi Öğrenmek

Peki belirsizliği düşmanımız haline getirmeden onunla yaşamayı nasıl öğrenebiliriz? Faydalı bulduğumuz yaklaşımları paylaşıyoruz:

Belirsizlik tetikleyicilerini tanımlamak: Küresel olaylar, finansal istikrar, toplumsal ilişkiler ve sağlık endişeleri de dahil olmak üzere yaşamın belirsizliğe neden olabilecek sayısız alanı vardır. Bizi akışımızın yol ayrımlarında karar almaya iten şeyler de belirsizlik etmenleridir. Gün içinde evde olmak veya dışarı çıkmak arasındaki çekincemiz bile belirsizliği körükleyebilir. Dolayısıyla önce içe dönüp belirsizliği besleyen tetikleyicileri tanımlamak değerlidir. Ancak o zaman bunlara öze uyan şekilde yanıt vermeye alan açabiliriz.

Belirsizliğin doğallığını kabul etmek: Gerçek şu ki, bir saniye öncesine bile geri dönemeyiz. Geleceğe doğru atılan her adım ise tanıdık ufukların ötesine geçip bilinmeyen bölgeye girmek gibi... Fakat buna direnmeye çalışmak ne belirsizliği ortadan kaldırır ne de daha iyi hissetmemizi sağlar. Aksine, belirsizlikle baş etme sürecimizi uzatabilir bile. Keza “direndiğimiz şey devam eder”. Alternatifiyse hiçbir şeyin sonsuza kadar aynı kalamayacağını kabullenmektir. Bu belirsizliğe boyun eğmek değil, onu olduğu gibi karşılamak ve oradan ilerlemeyi öğrenmekle ilgilidir. Kontrolcü mantığın kilitlendiği yerde, sezginin devam ettiğini anlamakla... Aslında belirsizliği trafiğe çıkmak, bir işe başlamak gibi birçok günlük eylemimizde sezgisel olarak kabul ediyoruz. Belirsizlik kaçınılmazdır ve hayatta olduğumuz sürece bizimledir. Ancak bu kabullenebilirsek belirsizlik kaygısının felç edici etkilerinden özgürleşmeye doğru adım atabilir, hayatı gerçek benliğimize göre ve daha dolu dolu yaşayabiliriz. 


Belirsizlikle gelen duyguları benimsemek: Belirsizliği kabullenmek onun bizde yarattığı tepkileri de tanımayı gerektirir. Diğer bir deyişle, en karanlık ve rahatsız edici hislerimize kadar, belirsizlikle gelen duyguları deneyimlemek için kendimize izin vermemizi. Ve bu tepkiler oldukça bireyseldir. Belirsizliği nasıl ve ne kadar “taşıdığımızın” doğru veya yanlış bir yolu yoktur. Sitem, öfke, korku veya endişe hissedebiliriz. Paniğe kapılabilir veya hissizleşebiliriz. Tüm bu duygular geçerlidir, çünkü özümüzü ifade eder. Duygularımızı olduğu gibi tanımamız, kendimizi ve içsel gücümüzü yargısızca, şefkatle kabul etmemize imkan verir. 

Anda olmanın değerini kavramak: Belirsizlikle başa çıkmanın en temel anahtarlarından biri, anda olmaktır. Gelecekte neler olabileceğini tahmin etmeye çalışmak yerine, dikkatimizi şu anda neler olduğuna vermemizdir. Hayatta olduğumuz sürece ne zaman neye dikkat ettiğimizin seçimi bizdedir. Yalnızca şimdi neler olduğuna, kiminle nerede ne yaptığımıza ve andaki düşünce, duygu ve eylemlerimize dikkat edebilirsek zihnimizde dolaşan “acabalara” mesafe koyup iç dünyamızdaki tüm gerçekliğe ayna tutabiliriz. 

Farkındalık pratiklerini hayatımıza katmak: ‘Mindfulness’ yani bilinçli farkındalık, şimdiki zamana odaklanmış farkındalığımızdır. Buna yönelik egzersizleri düzenli olarak uygulamak, başta zorlu hissettirebilen ‘anda olma’ bilincimizi zaman içinde ‘anda kalma’ alışkanlığına dönüştürmemize olanak tanır. Ve zorluklar karşısında içsel ışığımızın yaratıcı gücümüze parlamasına alan açar. 

  • Meditasyon: Bu pratik, nefese odaklanarak dilediğimiz süre kadar sessizce oturup kendimizle baş başa kalabilmeyi içerir. Dikkatimiz meditasyon boyunca nefeste kalabilir veya dingin bir sese, bir görüntüye veya başka bir duyuma kayabilir. Zihnimiz düşünceler arasında gidip gelebilir de... Farkındalık meditasyonu zihni susturmakla değil, yarışan düşüncelerimizi sakinleştirip dikkatimizi nazikçe tekrar tekrar nefesimize, hissiyatımıza veya özümüze döndürmekle ilgilidir.
  • Topraklama egzersizleri: Doğada meditasyon, yoga, toprakta çıplak ayakla yürüyüş ve orman banyosu gibi topraklama egzersizleri, duyularımızı tamamını harekete geçirerek şu anla bağlantı kurmamıza yardımcı olur ve belirsizliğe karşı duygularımızı ve tepkilerimizi daha iyi anlamamızı sağlar.
  • Bhastrika pranayama: Kelime anlamıyla içsel enerjimizi “körüklemeye” odaklanan bu yogik egzersiz, birçok katkısının yanı sıra dosha dengemizi yeniden düzenlemeye ve merkezlenmemize yardımcı olur. Bir dizi Kapalabhati nefesinin ardından bir tur Surya Bhedana egzersizini içeren aktif bir nefes verme ve pasif nefes alma yöntemiyle yapılması önerilir. Özümüzdeki dişil Kundalini enerjisini uyandıran en güçlü uygulamalardan olan bu pranayama tekniği, hem ana dönüp akışa uyumlanmamızda hem zihnimizi tazelememizde hem de bilge içsel gücümüzle bağ kurmamızda bize destek sağlayabilir. 
  • Günlük: Günlük tutmak, içsel dünyamızı dürüstçe kağıt üzerinde görmemizi ve yazdıklarımızı okuyarak bunlar hakkında nasıl hissettiğimizi görmemizi olası kılar. Dolayısıyla belirsizlik karşısında netlik kazanmamıza, düşüncelerimizi nasıl yeniden daha sağlıklı bir biçimde odaklayacığımızı anlamamıza yardımcı olur. 


Kendi alanımızdaki sorumluluklara odaklanmak: Belirsizlikle karşılaştığımızda bunalıp her şeyden kaçmak isteyebiliriz. Ama kaçmak bize çözüm getirmez. Elbette gücümüzün yetmediği zamanlar olacaktır. Fakat yardıma ihtiyacımız olduğuna karar vermek için bile önce kendimize dönüp gerçekliğimizi idrak etmemiz gerekir. Akışa güvenip sezgilerimize bağlanmamızı da… Ancak o zaman içimizdeki gerçek gücü duyumsayabiliriz. Ve an için uygun ve ruhumuzla örtüşen sağlıklı seçimlerle adım atabiliriz. Ve tetikleyicilere karşı, bunlara takılıp kalmadan, temkinli yaklaşmayı öğrenebiliriz. 

Belirsizlik durumunda başkalarının sorumluluğunu üstlenmek de bir çözüm değildir. Hatta bu onları daha cesaretsiz ve bağlantısız hale getirmekle kalmaz, bizim de kendi akışımızdaki belirsizliklerle başa çıkma becerimizi azaltır. Dolayısıyla şu anda, kendi güç ve imkanımızla yapabileceklerimize odaklanmak ve bize ait olmayan sorumluluklardan arınmak özümüze yaklaşmamıza yardımcı olacaktır.

Belirsizliğe farklı ufuklardan bakmak: Yaşayan hiçbir şey sabit kalamaz, akıştadır. Ve akış beraberinde belirsizliği getirir. Hayatın kendisi bile belirsizdir. Her gün, tekrarlama döngülerinin dışına çıkan yeni bir dönemdir. Bir tür yeniden doğuş. Keza biz de... İnsanoğlu olarak merak etmek, yeni şeyler denemek, beklenmeyeni yapmak ve "değişmek" doğamızda var. Bu açıdan belirsizlik sadece riskli durumlara değil, yeni fırsatlara, umutlara ve yaratıcılığa da kapı açar. Belirsizlik aynı zamanda bir öğretmendir... Tarih boyunca değişime uyum sağlamamızı ve deneme yanılma yoluyla daha sağlıklı seçimler yapmamızı kolaylaştırmıştır. Belirsizlikte hissettiğimiz korkular bile faydalı olabilir, çünkü niyetlerimizin bizi ne kadar ifade ettiğini anlamamızı ve içimizdeki cesareti bulmamızı sağlar. Yeter ki belirsizliğe farklı ufuklardan bakabilelim…


Belirsizliğe karşı bütünsel dayanıklılığımızı yükseltmek: Hayatımıza katkıda bulunabilecek en iyi kaynağımız her zaman kendimiziz… Bu kaynak fiziksel, zihinsel veya ruhsal olarak  gereğinden fazla yorulursa, en değerli varlığımız yıpranır. İşte bu yüzden öz bakım sadece değerli değil, gereklidir de… Öz bakımı bütünsel olarak akışımıza dahil edebildiğimizde içsel dayanıklılığımız, esnekliğimiz ve yaratıcılığımızla bağlantı kurabiliriz. Ve onu öze uyan şekilde ritüele dönüştürebildiğimizde belirsizlikle birlikte  olgunlaşmayı da öğrenebiliriz… 

Son olarak, belirsizliği kabullenip kendimize özen göstermeyi hatırlamamız ve anda kalmayı içselleştirmemiz sadece fiziksel ve zihinsel varlığımızı dengede tutmakla  kalmaz, aynı zamanda yüksek benliğimizle bağlantı kurmamıza ve yaşamlarımızda daha derin bir anlam ve amaç hissiyatını geliştirmemize de katkı sağlar.

Gelin akışın bilgeliğine güvenerek, yaşam yolculuğumuzu olabildiğince açık yüreklilikle kucaklayalım!

Benzer Yazılara Göz Atın

Yenilikleri Kaçırmayın

Spatopia'nın güncel Spa & Wellbeing içeriklerinden haberdar olmak için kaydolun.