Hindistan… Rengarenk sarileri, cıvıl cıvıl festivalleri ve mistik ritüelleri ile dünyamıza yaşam enerjisi katan kadim bilge… Üstelik yoga, meditasyon ve Ayurveda gibi dönüştürücü uygulamaları hayatımıza dahil ederek bizi içsel enerjimizle buluşturacak kadar da kıymetli…
Ayurveda, optimal Wellness seviyesine ulaşmamıza ve bu seviyeyi korumamıza destek olan ve bunun için farklı yapılarımızı (prakritis) dikkate alarak her birimize göre “özgürce ve özgünce” kendini uyarlayabilen, zamansız bir şifa yöntemidir. Ve, binlerce yıllık tarihinde gittikçe gelişerek günümüze taşıdığı onlarca terapiyi bünyesinde barındırır.
Bu yazımızda, Ayurveda’nın öz bakımımıza sunduğu ve Spalarda deneyimlemeyi en sevdiğimiz terapileri sizler için kaleme aldık…
Hintli kadınların göz alıcı saçlarının sırlarını araştırdıysanız, Hint baş masajına mutlaka denk gelmişsinizdir.
Ayurvedik şifayı Çin Tıbbı ile harmanlamış bu 1000 yıllık terapi, bedenimizin serbest Qi akışında en yoğun blokaj yaşayan enerji alanlarımıza, yani baş, yüz, boyun, omuz ve üst kol bölgelerimize odaklanır. Giyinmiş olarak ve dilersek yağlarla, dilersek yağsız şekilde 25 ila 45 dakika süresince aldığımız bu masajda kafa derimizden sırtımıza kadar yoğurma ve sıkıştırma gibi yoğun teknikler, yüz bölgemizde ise daha yumuşak döngüsel basınçlar kullanılır. Böylece meridyenlerimizdeki negatif birikmeler giderilirken stres, kaygı gibi olumsuz duygulardan arınmamız, fiziksel ve zihinsel gerginliklerden kurtulmamız kolaylaşır.
Hint baş masajı, tüm açılarımızda tazelenmiş hissetmemizi sağlayabilen, enerjik bir bakımdır. Ayrıca, daha sağlıklı, gür ve parlak saçlara kavuşmamız için de birebirdir!
Sanskritçe’de sevgi anlamına gelen Sneha’yı (yumuşak, yağlı veya kayganlaştırıcı Ayurvedik ilaç) merkezine alan Abhyanga, kelimenin tam anlamıyla benliğimize şefkat ve wellbeing aşılayan bir terapi…
Ayurveda’ya göre bedenimiz, ters bir ağaca benzer. Başımız kökümüz, göğüs kafesimiz ve karnımız gövdemiz, uzuvlarımız ise dallarımızdır. Abhyanga’da, bir veya iki terapistin deneyimli elleriyle, bitkisel yağlar eşliğinde ve arteriyel kan akışımız yönünde, başımızdan ayak uçlarımıza kadar sakinleştirici masaj teknikleri uygulanır. Terapi böylece “ağacımızı” güçlendirmeyi ve uzun ömürlü hale getirmeyi amaçlar. Ve, bir yandan tüm dokularımızı (dhatus) beslerken, diğer yandan iç ve dış zehirlerimizi yavaşça üzerimizden atmamıza yardım eder.
Terapinin belki de en değerli katkısı, dosha dengemize yöneliktir. Çevremizde ve içimizde meydana gelen değişkenlere bağlı olarak dosha dengemizde birtakım bozulmalar olur. Abhyanga, bozulan doshamıza göre seçilen Ayurvedik ilaçlarla bu dengeyi bize geri kazandırır. Böylece doğuştan gelen iyileşme gücümüz canlanarak hücrelerimizin yenilenmesi teşvik edilir, şefkat duygularımız öne çıkar ve kalıcı bir dinginliğe kavuşmamız kolaylaşır.
Doshalar hakkında daha detaylı bilgi almak isterseniz “Dosha Nedir?” yazımıza da bakabilirsiniz.
Shirodhara terapisi, rahatça geriye uzandığımızda belirli bir yükseklikten alnımıza yağların, süt veya su bazlı çözeltilerin ya da kaynatılmış bitki özlerinin 30 ila 60 dakika boyunca kesintisiz olarak dökülmesini içerir. Ve Hindistan’da asırlardır, üçüncü göz (Ajna) çakrayı uyandırmaya ve güçlendirmeye yönelik bir şifa terapisi olarak uygulanır.
Ajna çakramız, hücresel zekamızı temsil eder ve beden-zihin-ruh dengemizin ana köprüsüdür. Bu çakramız yüksek frekanslı olduğunda, öz farkındalığımız da güçlü olur. Öz farkındalığımız ise bilişsel (Manus) ve içsel (Swabhavik) zekamızla bütünleşmemizi ve ana odaklanmamızı sağlar. Ve Ayurveda’ya göre kendimizi iyileştirme gücümüzün en hayati parçasıdır.
Konuyu daha bilimsel şekilde açıklamamız gerekirse, Shirodhara’daki ılık yağ akışı seratonin hormonumuzu uyararak, yaratılan olumlu mesajları periferik sinirlerimizden beynimize iletir. Beynimiz de metabolik ve zihinsel işlevlerimizi bu mesajlara göre yeniden düzenler. Bir yandan da, ılık yağ akışının desteğiyle refleksif olarak dolaşımımız hızlanmaya başlar. Ve, sonuçta hem fiziksel toksinlerimizden, hem de depresyon, kaygı, uykusuzluk gibi zihinsel ve duygusal atıklarımızdan arınmamız sağlanır.
Hint baş masajının yoğun tekniklerine kıyasla daha nazik ve “enerji açıcı” bir deneyim arzuluyorsanız, Shiroabhyanga terapisi size göre olabilir!
Bu terapide öncelikle bozulan Doshamıza ve ihtiyacımıza göre karıştırılan ılık bitkisel yağlar başımıza, boynumuza ve omuzlarımıza dökülür, sonrasında refleks noktalarımıza hafif vuruşlar ve basınçlarla masaj yapılır. Terapi, genellikle 30 dakika civarında sürer.
Shiroabhyanga, Hint baş masajının refleksoloji tekniklerini hafifletip Shirodara ile Abhyanga’nın şefkatli yaklaşımları ile bir araya getirdiğinden, bu üç terapinin etkilerini daha verimli ve hızlı şekilde deneyimlememize olanak tanır. Üstelik Ayurvedik tıbba göre, Abhyanga gibi her gün deneyimlememiz mümkün olduğu kadar tavsiye de edilir.
Günümüzün akupunktur ve refleksoloji gibi nokta terapilerinin atası sayılan marma terapisinden bahsetmeden önce, marma noktalarını açıklamamızda fayda var.
Marma noktaları, bilincimizin ve bedenimizin birleştiği “kapılar” olarak anılır. Zihnimizde bir ve bedenimizde 107 olmak üzere 108 marma noktamız vardır ve bunlar tendon, kemik, kas, eklem, damar, sinir ve diğer dokularımızın buluştuğu bölgelerde bulunur. Ana marma noktaları, yedi çakramıza karşılık gelir.
Prana (hayat), bilincimizdeki marma noktasından enerji yollarımız (nadis) ve doku kanallarımız (srota) boyunca diğer marma noktalarımıza akar ve geri döner. Herhangi bir marma noktasının tıkanması ise bu akışı engeller ve kendimizi iyileştirme gücümüz azalmaya başlar. Marma terapisi, Ayurveda’da toksin sayılan bu tıkanıklıkları gidermek amacıyla etkilenen noktalarımızı uyararak prana akışımızı düzene sokar ve çakra frekanslarımızı dengeler.
Genellikle 60 ila 90 dakika süren terapi srota veya Abhyanga masajı ile başlar, marma noktalarımıza bitki aşılı yağlar eşliğinde dairesel ve çok hafif dokunuş teknikleriyle devam eder. Dairelerin yönü ve noktaların uyarılma sırası dosha dengemize ve ihtiyaçlarımıza göre belirlenir. Bakıma ilave esansiyel yağlar, kristaller ve ışık terapisi de eşlik edebilir.
Ayurvedik ilaçların topikal uygulamasını temsil eden bu terapi, enfeksiyondan ödeme, egzamadan selülite, siyah noktalardan güneş lekelerine kadar çoğu deri sorunumuza çözüm önerebilen bir şifa uygulamasıdır.
Terapide, baskın doshamızın ve rahatsızlığımızın türüne göre seçilen bir veya daha fazla taze bitki öğütülerek macun haline getirilir. Karışım kuru olursa az miktarda su, süt gibi sıvılar da eklenebilir. Karışımın değeri, içeriğin tazeliğine bağlı olduğundan cildimizin sorunlu bölgesine derhal ve ilacın daha kolay emilimi için kıl köklerimizin tersi yönünde sürülmeye başlanır. Karışım kuruduğunda, cildimiz temizlenir ve bir veya birkaç tekrarla temiz cildimize yeniden hazırlanmış taze karışım sürülür.
Sharangdhar Samhita kitabına göre Lepa terapisini gece saatlerinde almamız değerlidir. Keza, gündüz saatlerinde atmosfer ısısından sıkça etkilenen vücut sıcaklığımız, terapide kullanılan karışımın cildimize etkinliği azaltabilir.
Pizichil terapisinin eski zamanlarda sadece kraliyet ailesine uygulanması nedeniyle “Ayurvedik terapilerin kralı” olarak anıldığını biliyor muydunuz?
Terimsel anlamda “sıkmak” anlamına gelen Pizichil, Snehana (oleasyon) ile Swedana (sudasyon) terapilerinin eşsiz bir birleşimidir. 60 ile 90 dakika süren bu terapide öncelikle doshanıza uygun bitkisel yağlar rahatlatıcı bir sıcaklığa kadar ısıtılır. Sonrasında bu bitkisel yağ karışımı geleneksel yöntemde özel bir keten bezden sıkılarak modern yöntemde ince tüplerden akıtılarak kesintisiz şekilde vücudumuza dökülürken, eş zamanlı olarak da iki veya dört terapistin tecrübeli elleriyle bedenimize rahatlatıcı vuruşlarla masaj yapılır.
Yağların ısıtıcı etkisi ile kan akışımızı hızlandırarak terlememizi sağlayan masaj tekniklerini harmanlayan terapinin bu ‘sımsıcak’ yaklaşımındaki temel amaç; kurtulamadığımız fazla yağlarımızdan gitmek bilmeyen cıvaya kadar derine işlemiş toksinleri dahi atabilmemizi sağlamaktır.
Bu bakımdan Pizhicil, bedenimizi arındırırken cildimizi gençleştirip kas dokularımızı onarmasının yanı sıra diyabet, tansiyon, artrit, felç, nörolojik bozukluklar gibi ağır sorunlarımıza bile yardımcı olabilen bir terapi sayılır. ‘Sevgi terapisi’ Snehana’nın da desteğiyle duygusal ve zihinsel benliğimize huzur veren katkıları da cabası…
Sanskritçe’de “müzik” anlamına gelen Gandharva, bünyemize enerji ve mutluluk aşılayan muhteşem bir terapidir. Bu terapi, antik sesle şifa geleneğini Singing Bowl terapisine uyarlayarak marma terapisi ile benzersiz şekilde harmanlar. Evrensel titreşimlerin müzikal forma yansıtıldığı bu terapi, melodik ritimler (Ragas) yaratan Singing Bowl ile başlar. Terapistimiz bu ritmleri, terapi aldığımız zamana ve ruh halimize göre belirler. Terapi, beden-ruh dengemize ve enerji düzeyinde tabiatla bağ kurmamıza yardımcı olur.
Sonrasında bedenimize, dosha dengeleyici bitkisel yağlar eşliğinde marma terapisi uygulanarak çakralarımız dengelenir ve enerji kanallarımızda yoğun bir Prana akışı teşvik edilir. Sonuç olarak, tüm hücrelerimiz bir yandan doğa anayla bir yandan da öz varlığımızla rezonansa girer, neşeli ve ideal bir Wellbeing durumuna erişmemiz kolaylaşır.
Yukarıda saydığımız Ayurvedik terapiler, Spa merkezlerinde uygulanan en popüler bakımlardan yalnızca birkaçı…Sonraki yazılarımızda diğer etkin ve popüler Spa terapilerini de sizlerle paylaşmayı sürdüreceğiz. Keşfetmek için bizi takip etmeyi unutmayın!
Suyun yatıştırıcı gücünün, doğanın dinginleştirici...
Devamını OkuHayatımız bir tuval gibidir; fırçanın her darbesi...
Devamını OkuBeden, zihin, ruh... Kendimizin sağlıklı, dengeli ve...
Devamını Oku